24/10/2018

Sude KEŞÇİ & Gencer ÖZKAZMAN - İnovasyonun Müşterisi ya da Müşterinin İnovasyonu

Sude KEŞÇİ & Gencer ÖZKAZMAN - İnovasyonun Müşterisi ya da Müşterinin İnovasyonu

Sude KEŞÇİ

Akdeniz TTO / Fikri Haklar Yönetimi ve Ticarileşme Uzmanı

Circle Mezunu

&

Gencer ÖZKAZMAN

BSH Ev Aletleri San. Ve Tic. A.Ş. / İnovasyon ve Teknoloji Yönetimi

Circle Mezunu

 

Değer yaratan yenilik olarak da adlandırabileceğimiz inovasyonun hem şirket içinde hem de şirketin dışında, yani şirketin ürünü müşteri ile buluştuğunda oluşturduğu algı, inovasyonun sürdürülebilirliği açısından oldukça önemlidir.


İnovasyonun sürekli olarak ve “Bu bir inovasyon mudur?” sorusundan bağımsız olarak, kendini çok fark ettirmeden süreçlere dahil olması, inovasyonun şirket kültürü olarak benimsenmesi bakımından gereklidir. Ancak yeni yaklaşımlara olan direnç elbette şirketteki değer yaratma aşamasında da kendisini farklı şekilde gösterebilir. Müşteri tarafından beğenilecek bir ürünün üretim aşamasının da geleneksel yöntemlerle olması çok mümkün olamayacağından inovasyon yönetiminde kilit oyuncular kadar destekleyici bölüm ve kişilerin de rolü önemlidir. Direnç noktalarında süreci etkilememek için şirket kültürüne uygun, farklı yöntemler denemek gerekebilir. Örneğin çalışma şeklini değiştirme konusunda istekli olmayan bir departmanda yer alan “inovasyon elçisi”, bu sürece katkı sağlayabilir. Temel ürünün ortaya çıkmasında rol alan kişi ve departmanlar kadar inovasyon sürecinin beklenen sonuçları vermesi için çalışan bir “inovasyon elçileri” kavramının da burada katalizör görevi göreceğini söyleyebiliriz.

 

Müşterinin İnovasyon Beklentisi Var mıdır?

 

Peki herkesin yeni bir ürün ya da süreci müşteriye sunmak için fazladan zaman ve emek harcadığı bu döngüde müşteri önüne gelecek olan son ürünü beklemek dışında bir yerde işe dahil olabilir mi? Her yenilikçi ürün mutlaka koşulsuz şartsız kabul edilir mi? İşte burada müşteriyi mümkün olduğu kadar sürecin içine doğrudan ya da farklı simülasyonlarla dahil eden yöntemler karşımıza çıkmaktadır. Kullanıcı deneyimi laboratuvarları, saha çalışmaları, pazar analizleri gibi yöntemler aslında bir bütün olarak müşterinin ürününüze vereceği tepkiyi çok az hata payı ile tahmin etmenizi sağlar. Mevcutta kullandığımız ürünlerin bir üst versiyonuna ulaşmak için üzerinde çalışmalar yapılır ve en ideal olanı ortaya çıkarılır. Bunun arka planında ise yoğun olarak bir araştırma geliştirme safhasına ihtiyaç vardır. Bu araştırma geliştirmelerin ise başlayabilmesi için mevcut kullanımda olan teknolojide bir problemin tanımlanması ve probleme yönelik çözümlerin oluşturulması gerekmektedir.

 

 

Geliştirmelerin yapıldığı teknik ekibin çalışma odağına yerleştirilen problemin birçok çözüm noktası olabilmekteyken, çözümün pazarlama boyutuna uyarlanması ve müşteriye göre de problemin çözümünün en pratik hali olması ise pazarlama ekibinin çalışma konusudur. Bu konuda süpermarketlerdeki ödeme işlemlerinin nasıl en kolay ve eli aldığı ürünlerle dolu olan müşteriyi en hızlı şekilde işlemini bitirmesi için hem yazılımsal hem de donanımsal olarak birçok teknolojik gelişmeler gündemde. En son olarak Hollanda’da bir süpermarket, müşterilerinin ilk geldiğinde kredi kartlarını tanımlayıp daha sonraki alışverişlerinde sadece torbalarına ürünü yerleştirerek herhangi bir ödeme alanından geçmeden ve beklemeden marketten çıkabilecekleri sistemi geliştirdi. Fakat müşteri boyutunda bu teknolojik çözüm bir psikolojik engele takıldı. Müşteriler, herhangi bir işlem yapmadan sadece süpermarketten ürünü alıp çıktıkların da o ürünü çalıyor oldukları hissine kapıldılar. Ar-Ge’de teknoloji geliştirenlerin sadece teknik boyutu ile değil, müşteri gözünden de test edilme mekanizması bir detay gibi görünse de önemli bir nokta olmaktadır.

 

Ar-Ge çalışanları genellikle şirketlerde katma değer yaratacak olan ürünlerin teknik yapılabilirliğinin ölçüsünü belirleyen kilit personeldir. Çoğu zaman müşterinin beklentileri ile Ar-Ge çalışanlarının yapabilecekleri ve yapmak istedikleri arasında önemli farklar vardır. Bir Ar-Ge çalışanının kapasitesi çok gelişmiş bir ürünü üretebilecek seviyedeyken ya da bir ürünün teknik şartlar gereği belli bir yapıda olması gerektiğini düşünürken müşterinin beklentisi konusu öncelikler arasında ilk sırada olmayabilir. Bu nedenle inovasyonun bütün sorumluluğunu Ar-Ge çalışanlarına vermek önemli bir stratejik hataya yol açacaktır. Müşterilerin beklentisi ile üretilebilecek olan ürünün teknolojik düzeyi arasındaki dengeyi kurmada en önemli faktörlerden biri farklı düzeylerde çalışabilecek, hiyerarşiden çok çeşitlilik ve farklı düşünce yapılarını yansıtan takımların inovasyon süreçlerinde aktif olmasıdır. Ülkemizde akademik olarak üniversitelerde ve araştırma merkezlerinde üretilen son teknolojilerin, günlük hayata uyarlanması ve mevcut teknolojiler gibi satın alınabilecek boyuta getirilmesi sırasındaki güçlükler her platformun panel konusudur. Akademik geliştirmeler ve çalışmalar yapılırken araştırmacıların önceliği o alandaki yayınlardır. Problemi çözmek için hangi yoldan gitmeleri gerektiğine yayınları izleyerek ve kendi bilgi denemelerini ekleyerek karar veren araştırmacılar, projenin nihayetine gelindiğinde benzeri olup olmadığını görmek için patent araştırması yapmaktadırlar. Maalesef ki uzun aylar sonucunda geliştirilen yeni bir yöntem veya ürün, zaten hali hazırda bir firmada kullanılmaktadır. Akademik araştırmacıların ürün ve yöntemlerini ticari hale getirebilmeleri için onları firmaların üretim sürecine entegre etmek gerekir. Entegrasyon sırasında firmanın talebi ile geliştirilen yeni yöntem en fazla zamansal ve maddi olarak örtüşmemektedir. Temel araştırma safhasından müşteri açısından değer yaratan yeniliğe giden bu uzun yolculukta firmalar içindeki inovasyon takımlarına ek olarak üniversite ve araştırma merkezlerinde geliştirilen yeni teknolojilerin arz talep dengesine katkı sağlayabilmesi için arayüz departmanlarının oluşturulması önemlidir. Bu açıdan baktığımızda, bir ürünü ya da hizmeti inovatif hale getiren süreçlerin tamamında sadece Ar-Ge çalışanlarını değil, araştırmacıları ve akademik personeli, teknoloji transfer birimlerini, satın alma uzmanlarını, fikri haklar profesyonellerini, satış ve pazarlama ekibini sürece farklı rol ve sorumluklarla dahil etmek gerekir.
 


Her ürün veya hizmet, kendi içinde “unique” yani “biricik” özelliklere sahiptir. İnovasyon süreçlerinde belli karakteristik özellikler olması ne kadar önemli ise, her ürün ya da hizmet için farklı yaklaşımların geliştirilmesi ve müşteri kavramının her yeni iş için çok iyi tanımlanması inovasyonun başarısı açısından kilit rol oynayacaktır.

 

 

Diğer Yazılar

Geri Bildirim